Siyah Hep Oradaydı

Ulaş Mert Erkan
2 min readMay 31, 2020

--

Bir arkadaşım, mutluluğun yüzünü güneşe dönmekle alakalı olduğundan bahsetmişti.

Ben ışığı oldum olası sevmem ama burada karanlığı övmek gibi bir niyetim de yok. Siyahın hep var olduğunu, ışığın ise onu bozduğunu düşünüyorum. Hep oradaydı ve biz ona ışık tuttuk.

Ne göreceğimizi biliyor muyduk? Ne görmek istiyorduk?

Mutluluk için ihtiyacımız ışık mıydı? Işık görmemizi sağlayabilir ama görmek istediğimizi sunmaz bizlere. Ne görmek istediğimizi bilmezken, ışıkla bize gelenin iyiliğini beklemek biraz ahmaklık.

Işık pek çok şeyi gün yüzüne çıkarır. Ne beklediğimize bakmaksızın gösterir. Belki gördüğümüz bizi memnun etmez ve kaçmak isteriz ondan. Perde çekeriz. Ama oradadır, tahmin edilemez ve ulaşılamaz bir hızla bize gelmeye devam eder. Kabul edilemez bir özgüvenle ele geçirmeye çalışır her şeyi. Işık rüyaların duvarıdır, sana sunulandır, senden beklenendir. Işık sana gösterir, inandırır, hissetmeni sağlar. Gördüklerin üzer ama ışık aynı zamanda sana güven verir, yalnız değilsindir güneş tepedeyken. Herkes oradadır. Herkes umduğunu değil bulduğunu yemek üzere katılmıştır güne.

Korkarlar geceden ve karanlıktan. Daha doğrusu benliklerinden.

Karanlık yalnız bırakır ama kim olduğunu da hatırlatır. Göremezsin belki ama beklenmediği de saklar senden. Hayır bu kendini kandırmak değil. Zaten gördüğün yolun doğruluğuna seni inandıran nedir ki?

Mutlu ya da mutsuzsundur, iyi ya da kötü. Her iki durumda da bunun yorucu olduğunu düşünürüm hep. Fonksiyonlar beni yorar. Hisler beni yorar. Böyle zamanlarda kaçmak isterim, bana soru sormayan, benden beklentisi olmayan tek yere, gecenin karanlığına sığınırım. Yalnız ama acısız ve hissiz siyah hep oradadır.

Güneş doğabilir, gün ile yeni başlangıçlar beni kandırabilir, bilmeden inandırarak bunun iyi olduğunu hissettirebilir.

Ancak varlığın ışıkla hiçbir ilgisi yok. Siyah hep oradaydı.

--

--